Türkiye, 2001 yılında yaşanan ekonomi kriziyle dibe vuruş sonrasında yaşadığı refah artışının yarattığı pembe yılları geride bıraktı.
Borçlanma kapasitesinin sonuna gelen, milyonlarca tüketime yönlendirilen vatandaşımız alıştığı hayatı sürdüremez hale gelmiştir.
Ne yazı ki iç ve özellikle dış nedenlerle sıkışan ekonomimiz yeni kırılganlıklar ve hassasiyetler üretmektedir.
Hükümetin onca başarılı operasyon ve gayretlerine rağmen milli ekonomi rutin işleyişine bir türlü dönememektedir.
Piyasada istikrar bir türlü tesis edilememekte her geçen gün işsizlik sayıları yükselişe devam etmektedir.
İşsizlik sayılarının toplam işgücüne oranı neredeyse yarısına dayanmış durumdadır.
Özellikle de gençlerimizin büyük bir bölümü işsiz olduğu gibi iş bulma umudunu tamamen yitirmiş durumdadır.
Onlardaki bu duyguyu kuvvetlendiren yanlışlar başta devlet tarafından yapılmaktadır.
Bana göre rahmetli Ecevit’in Türk Milletine yaptığı en büyük iyilik, devlete işe almada getirdiği Kamu Personeli Seçme Sınavı yani kısa adıyla KPSS, mevcut AK Parti iktidarı tarafından önce Fetöcülere sonra da yeni yandaşlara avantaj sağlamak için sulandırılarak işlevsiz hale getirilmiştir.
Bunun doğal sonucu olarak da ehliyetsiz ama biatçi zihniyet devlet kurumlarına yerleşmiş, devletin işleyişinde aksamalara yol açılmıştır.
Cumhuriyet tarihi boyunca kıt imkanlarla kurulan fabrikalar, barajlar, enerji santralleri satılmış yetmemiş yap işlet devret modeliyle karayolları, barajlar santraller hastaneler, devlet hizmet binaları dahil talep alan her alan özel sektöre açılmış olmasına rağmen işsizliğin azalması bir türlü sağlanamamıştır.
Hele hele bir zamanlar devrin Başbakanı Turgut Özal’ın KİTlerin özelleştirme gerekçesi olarak ifade ettiği çalışanların ücretlerinin gelişmiş ülkelerin işçilerinin seviyesine çıkması bir yana, yanından geçmesi bile temin edilememiştir.
Bilakis çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücrete mahkum edilmiştir.
İnsanımızın o bildik, devlete güven duygusu ciddi olarak yara almış durumdadır.
İki binli yılların başından bu yana sürdürülen tüketimi önceleyen ekonomik anlayış bizi duvara toslattırmıştır.
Zamanında yapılamayan üretim odaklı ekonomik reformlar, devlet olarak en sıkışık zamanımızda, sosyal çalkantılara hatta patlamalara neden olmaktadır.
Ülkemizin dört bir yandan düşmanca saldırılara maruz kaldığı her akıl, izan sahibi vatandaşımız tarafından kabul edilmekte olmasına rağmen yine de şikayetler hat safhadadır.
Bunun nedeni vatandaşlarımıza eşit ve adil muamele edilmediğine dair yaygın kanaattir.
Adaletin olmadığı, külfetin ve nimetin adil paylaşılmadığı yerde kimse birlik ve beraberlikten bahsetmesin.
Bahsederse de inandırıcılığı olmayan yalancı pehlivan olur, komik duruma düşer.
Maalesef 80 yıllık Cumhuriyetin ekonomik kazanımları yeterince verimli değerlendirilememiştir.
Kof, sürdürülemez, ithal ürünlerin tüketimine dayalı refah artışına harcanmış olan kaynaklar Ülkemizi istenen seviyeye, yani gelişmiş ekonomiler seviyesine taşıyamamıştır.
Savurganlık, israf hayatın her alanına bizzat iktidar eliyle sokulmuş, gelir dağılımında makul, herkesin içine sinen adil bir zemin tesis edilememiştir.
Toplumun alt ve üst kesimleri arasındaki fark açıldığı gibi orta kesim giderek daha fazla eksilmiştir.
Çok kazanandan çok alınması gereken vergilerde bir türlü adalet sağlanamamış, sabit ve düşük gelirlileri ezen anlayış bir türlü terk edilememiştir.
Bu adaletsizliğin sonucunda vergi vermeden devletin sağladığı büyük teşvik ve hibelerden hadsizce yararlanan yandaşlar türetilmiş, artık milyonluk otomobilleri kullanan zamane zenginleri en küçük kasabalarda bile görünür hale gelmiştir.
Yolsuzluk, rüşvet ve kamu malından hırsızlık vakaları sıradan hale gelmiş her çalanın çaldığı yanına kar kalmıştır.
Yüz binlik yerleşimlerde bile yüz milyonlarca lirayı bulan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları günün yükselenleri arasına girmiştir.
Tam bir kokuşmuşluk toplumuzu kemirir hale gelmiştir.
Güven yok olmuş, kriz seviyesine ulaşılmıştır.
Aldıkları makul seviyelerdeki ücretlerle edinilmesi mümkün olmayan milyonluk konutlar her tarafta görünür olmuştur.
Akla gelen her alanda rant, rantiye, rüşvet sıradanlaşmıştır.
Ortaya çıkan artı değerden devleti temsil edenlerin ve siyasilerin büyük bölümü pay almadan parmağını oynatmaz olmuştur.
En küçük alt yapı yatırımları bile birilerinin alacağı paylar üzerinden hayata geçirilir olmuştur.
Makamlar, özellikle de siyasi olanlar tıpkı Osmanlı’nın son dönemindeki gibi işgal edilecek makamın yarattığı rant kapasitesine göre bedeli mukabil satılır hale gelmiştir.
Tüm bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi bir de iktidar hevesi uğruna her türlü tavizi vermeye hazır olanların varlığını da not etmeliyiz.
Çizdiğim bu karanlık tablo hayatımızın panoramasından ibarettir.
Şimdi ise Türkiye, bu kaygan zemin üzerinde sağlam bir duruş sergileyerek yedi düvele karşı “Milli Beka” mücadelesi vermek durumundadır.
Unutmayalım ki bataklığın üzerine sağlam bir abide yapı inşa edilemez.
Yapılması gereken, kaygan, güvenilmez balçığı temizlemek en azından sağlam zemine ulaşacak araçların yarattığı yeni ve güvenilir bir zemin yaratmaktır.
Onun için devletine ve milletine bağlı her Türk evladını aynı oranda ve samimiyetle bağra basılıp, adaletle muamele edilmelidir.
Sülükler derhal ayıklanmalı, milletin verdiği vergiler yerinde ve israfa kaçmadan itinayla kullanılmalı, külfet ve nimet dengesi adil bir zemine oturtulmalıdır.
Yandaş kayırmadan derhal vazgeçilmelidir.
Eğer adalet ve yönetenlere karşı güven duygusu kuvvetli bir şekilde tesis edilemezse şundan emin olunuz ki yönetenler için yolun sonu görünmüştür.
AHMET ORHAN
******************************
Bir Şehidin Ardından!
Turgutlu, 10 Kasım 2012 tarihinde hain bölücü terör örgütüne yapılan operasyonda yaşanan kaza sonucunda hayatını kaybeden Şehit K.Pilot Yzb. Anıl Barış Çetin’in adını bundan böyle daha önce ismi Turgutlu, yeni adı Şehit Anıl Barış Çetin olan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde yaşatacak.
Şehidimizin adının güzide okulumuza verilmesi münasebetiyle, Manisa Valisi, ilimizin protokol mensupları ile Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Manisa İl Başkanı ve Turgutlu Temsilciliği mensubu gaziler ve şehit ailelerinin katılımıyla yapılan törende değerli şehit babasının kısa konuşması ders hüviyetindeydi.
19 Mayıs 1981 yılında dünyaya gelen oğluna Kurtuluşla anılsın diye Anıl, barış içinde yaşasın diye Barış ismini veren baba emekli öğretmen Abdullah Çetin yaptığı konuşmada şöyle diyordu; Toplumlar geçmişte yaşananları ve ödenen bedeller çok iyi değerlendiremezlerse değerli bir gelecek kuramazlar!
Şehit babası olarak üzgün ama gururlu öğretmenimizin söyledikleri törene damgayı vurmuş, katılanları Türkiye Cumhuriyetinin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü üzerinde düşünmeye sevk etmiştir.
Aynı törende kahraman şehidimizin adının yaşatılması, minnet ve şükranla “Anıl”acağı yeni nesiller yetiştirdiğimiz bir okulda yaşatılması fikrinin sahibi Gazi Turgut Gürkaş’ın tasarımladığı şehidimizin bir kısım askeri özel eşyalarının yer aldığı köşe de ziyaretçilerin ilgisine sunuldu.
Şehidimizin ailesi tarafından adının verildiği okulda sergilenmek üzere verilen çok kıymetli askeri eşyalar özenle hazırlanmış köşe takdire şayandır.
GAZİ TURGUT GÜRKAŞ
Bu vesileyle Şehit Anıl Barış Çetin isminin bir okulda yaşatılması için emek veren, söz konusu köşenin hazırlanması ve yapılan törene emeği geçen Sayın Gazi Turgut Gürkaş beye takdir ve teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
Gazi komutanımız, yaşadığı bir talihsiz kaza sonucunda çok sevdiği mesleğini bırakmak zorunda kalmasına rağmen millet olarak en büyük övünç kaynağımız şehitlerimizin emanetlerine ve gazilerimize sahip çıkarak onların tüm sorunlarını çözerek her türlü övgüyü hak etmektedir.
Karşılık beklemeden şehit yakınları ve gazilerimize Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneğinin Turgutlu İrtibat Bürosu Temsilciliği görevinin dışında bulduğu her fırsat ve platformda Türkiye’nin Milli Birliği ve Güvenliği konusundaki çalışmaları yürüten komutanımız, kendisini tanıma fırsatı bulan tüm hemşerilerimiz tarafından sevgi ve saygıya muhatap olmaktadır.
Esasen güçlü geleneklere sahip ordumuzun bir mensubu olarak hizmet vermiş olan Gazi Gürkaş komutanımız toplumumuza ve şehrimize birçok alanda hizmet edebilecek bilgi, görgü ve donanıma sahiptir.
Ayrıca herkesle kolayca iletişim kurabilen empatik kişiliyle girdiği her cemiyette sempati toplayan Turgut Gürkaş’ı tanımaktan son derece memnuniyet duymaktayım.
Turgutlumuzun kendisinden daha fazla faydalanması için sadece talepte bulunmasının yeterli olduğunu biliyor ve yaptıkları için kendisine teşekkürlerimi sunuyorum.
AHMET ORHAN